Dünden devam
-Evet, saygıdeğer yamyam kardeşlerim. Vallahi de arkadaşımın anlattığı gibi oldu. Biz en son kütüphanede bir kitap bulduk ve o kitabı…
_ Yeter! Kes sesini diye bağırdı diğer adam.
_ Bana baksana sen! Ben; Berzah’ım, Berzah! Sen bana öyle emir veremezsin diye cırladı iki eli belinde olan arkadaşım. Adamların öyle sert bakışları vardı ki ödüm patladı.
_ Berzah, Allah aşkına sus canım arkadaşım. Aksi takdirde bizi ceylan gibi avlayacaklar. Senin yüzünden yaralı bir ceylan olacağım. Ya da ölü bir ceylan.
_Siz ikiniz konuşmayı kesin ve düşün önümüze!
Bu dediklerine uyduk ve yolu bilmediğimiz halde paytak paytak yürümeye başladık.
_Ya Asena acaba bunlar insan yiyorlar mıdır? Acaba bizi kuzu çevirme filan yapmaya kalkarlar mı?
Kulağımın dibinde fısıldayan arkadaşımın bileğini yakaladım ve çekiştirmeye başladım. Bir yandan da susması için laf söylüyordum. Birkaç adım daha attığımda adımlarım durdu. Karşımızda büyük bir yerleşim yeri vardı. Ortada yanan kocaman bir ateş, duvarlarda asılı olan meşaleler, gözüme ürkütücü görünen bazı hayvan figürleri ve ağaçlarda bağlı duran kafatasları vardı. Ben, sanırım bir an önce eve gidip yorganımın altına girmek istiyordum. Arkamızdaki adamlar:
_ Ne duruyorsunuz? İlerlesenize diye ikaz etti.
Yamyam Bey’i kızdırmamak adına dediğini yaptık. Yerleşim yerine ilk girdiğimiz anda bütün gözler üstümüze döndü. Ellerim, benden bağımsız Berzah’ın kollarını buldu ve orayı sıktı. Yandan gördüğüm kadarıyla suratı buruşmuştu ve biraz sonra beni dövecek gibi bir hali vardı. Yavaş yavaş ortada duran büyük ateşin yanına doğru gittik. Bizi fark eden herkes buraya geliyordu. Haberi olmayanlar da diğerlerini haber etmeye gidiyordu. En sonunda başında süslü, tüylü bir şapkayla bir adam geldi. Herkes o adam geldiğinde birkaç adım geri atıp alanı genişlettiler. Sanırım burada sayılan birisiydi, belki de bu insanların lideriydi. İkincisi kafamda daha ağır bastı. Bu insanların giyimi neden bu kadar farklıydı acaba? Üstelik bizi almaya gelen adamların giyimi de öyleydi, ben bu detayı yeni fark etmiştim. Kabilenin liderinin iki adım gerisinde duran yeşil gözlü, tonton yanaklı ve fındık burunlu yetmişlerin başında bir nine vardı. Kabilenin lideri arkamızdaki adamlara döndü:
_ Kim bunlar? Bizim halkımıza pek benzemiyorlar. Nereden buldunuz bunları?
Siyah gözlü olan cevap verdi:
_ Başka bir diyardan geldiklerini söylüyorlar, iyi değil gibiler...
Tam cevap verecektim ki kendimi zor tuttum.
Berzah’ a elindeki kitabı sıkı tutmasını söyledim. Ben, bunu sessiz bir şekilde söylediğimi düşünürken bütün gözlerin kitaba kaydığını fark ettim. Özellikle de Tonton Nine’nin bakışlarının yavaş yavaş kitabın üstündeki oyuğa yerleşmiş kolyeme takıldığını... Gözleri şaşkınlıkla iri iri açıldı ve dudaklarından fısıltı şeklinde’’ kutsanmış kolye‘’ sözleri döküldü.
_ Ne dedi, ne dedi? Kutsanmış kolye mi dedi?
_ Evet öyle dedi.
_ Hoş geldin iç sesim ... Bu kargaşanın arasında bir sen eksiktin.
_ Hoş buldum tatlım. Geçiyordum uğrayayım dedim. Fena mı yaptım?
_ Yok fena yapmadın ... Şimdi sus, burada çok büyük olaylar dönüyor, onları çözmem lazım.
_ İyi tamam tamam. Sen olayları çöz ben bir ara yanına uğrar sana akıl veririm.
_ Sağolasın, eksik olmayasın, canım içsesim.
_ Haydi görüşürüz.
İç sesimle olan diyaloğum bittikten sonra bakışları kitapta olan insanlara döndüm.
Berzah, kitabı göğsüne bastırmış, kollarıyla sarıp sarmalamıştı. Gözleri kitapta olan insanlara da kötü bakışlar atmaktan hiç çekinmiyordu. Berzah’ın bu tutumu Tonton Nine’yi gülümsetmişti.
_ Korkma kızım, size bir şey yapmayacağız. Sadece size yardımcı olmak istiyorum, sizin başka bir yerden geldiğinizi biliyorum.
Gözlerim umutla parladı.
_ Bize inanıyor musun teyzeciğim?
_ Tabii ki inanıyorum.
Dudaklarını ıslattı, konuşmaya devam etti :
_ O kolye çok güçlü, ona sahip olan her şeyi yapabilir. İçerisinde boyuttan boyuta geçiş var, gücünü dişi bir aslanın ruhundan alır. Bu da kolyenin sahibine doğaüstü güçler, olanaklar verir.
Ağzım açık bir şekilde olayları dinliyordum. Vay be arkadaş ben neymişim böyle? Meğerse kutsal güç ellerimin arasındaymış da haberim yokmuş. Her şeyi başından beri sessizce dinleyen Berzah’ın ağzından mantıklı bir cümle çıktı:
_ Bu kolyenin boyutlar arası geçiş yaptığını söylemiştiniz. Peki, biz evimize geri dönebilir miyiz?
Yaşlı kadın, başını olumlu anlamda salladı:
_ Gidebilirsiniz tabii ki kızım. Sizin bu yoldaki rehberiniz o elinizdeki kitap olacak. Size yol gösterecek, ancak geri dönmek sandığınız kadar kolay olmayacak. Mücadele etmeniz gerekecek. Kadının söyledikleri beni birazcık ürkütmüştü. Kimle mücadele edecektik, bunu nasıl yapacaktık zerre fikrim yoktu. En sonunda susuzluktan kurumuş dudaklarımı araladım:
_ Peki, bize yardım edebilir misiniz? Biz, buraya ait değiliz ve geri dönmek istiyoruz.
_Size yardımcı olacağız, önce yemek yiyin ve uyuyun. Akşam olunca sizi kaldırırız ve neler yapabileceğimizi konuşuruz. Hem de sizin bu çetrefilli savaşta nelerle karşılaşacağınızı anlatırım.
Kafamı salladım sessizce. Bize gösterilen çadıra ilerledik. Hayvan derilerinden yapılmış örtünün altına girdik. Gözlerimi Berzah’a çevirdim, iyi uykular diledim. Sonra kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.
Saçımın okşanması, ismimin seslenilmesiyle gözlerimi açtım. Birdenbire doğrulduğumda ellerim ıslak saç diplerimi buldu, istemsizce ensemi sildim. Kafamı meraklı gözlere çevirdiğimde Berzah’ın ayak ucumda oturduğunu, Tonton Nine’nin de saçlarımı okşadığını fark ettim.
_ Siz neden başıma toplandınız, bir şey mi oldu?
_ Ay, Asena uykunda sayıklıyordun! Sanırım kabus görüyordun.
Bakışlarını etrafta gezdirdi, yanıma gelip elimi tuttu.
_ Şimdi iyi misin?
_ Sanırım iyiyim.
Dilimi kurumuş dudaklarımda gezdirdim ‘’ su’’ diye mırıldandım. Berzah, ayağa kalkacak gibi olduğundan Tonton Nine onun omuzuna elini koydu, kendisi ayaklandı. Çadırın perdeyle örtülmüş başka bir bölümüne gitti. O sırada Berzah :
_ Ne gördün de bu kadar korktun? diye beni darlayıp duruyordu.
_ Vallahi ben de ne gördüğümü hatırlamıyorum ki. Her şey zihnimde kesik kesik. Tek bildiğim bir şey varsa o da çok korktuğum.
Nine perdenin arkasından elinde bir bardak su ile çıkıp geldi, bana uzattı. O kadar çok susamıştım ki bardağı tek seferde içtim. Bu ani davranışım suyun midemde diklenmesine sebep olmuştu. Elimi mideme koydum ve suratımı hafif buruşturdum. Berzah bu hareketime abartılı bir şekilde göz devirmişti. Hafif de gülmüştü. Gözlerimi yanımdaki kadına çevirdim.
_ İsminiz nedir acaba teyzeciğim?
_ İsmim, Balkın güzel kızım.
_ Peki bir anlamı var mı?
Soruyu soran Berzah’tı.
_ Evet tabii ki de var. İsmimin anlamı parıldayan, parlak demek.
_Vay, güzel bir mana! Çok hoşuma gitti bu isim Balkın Teyze. Sırıtarak söylediğim şey onu da güldürmüştü. Elini omuzuma vurdu,’’deli kız’’ diye söylendi.
_ Hadi kalkın da bir şeyler yiyin, acıkmışsınızdır. Kim bilir ne zamandan beri yemek yemiyorsunuzdur?
Bu sözlerin ardından Berzah’ın karnı guruldayınca bir kahkaha attım. Bu kız, başlı başına bir komediydi. Üzerimdeki örtüyü ittim, ayaklandım. Dışarıya çıktığımda ateşin yandığını gördüm, gece olduğu için ateşin o insanı büyüleyen kızıllığı tüm yalınlığıyla ortadaydı. Ateşin on adım ötesine de büyük ve iştah kabartıcı bir sofra kurulmuştu. Bu iki görüntü resmen bana görsel bir şölen sunuyordu. Kulağa hoş gelen seslerle sol tarafıma baktım. Orada da bir ateş yanıyordu. Bu yakınında bulunduğum ateşe göre daha küçüktü ve insanlar o küçük ateşin etrafında şarkı söyleyerek dans ediyorlardı. Balkın Nine’nin yanımıza gelip oturmamızı işaret etmesiyle, mindere benzer şeylerin üstüne oturduk. Ardından bu kabilenin lideri ve tanımadığım iki erkek daha geldi. Bunları daha önce hiç görmemiştim. Çorbaya benzer, içinde çorbadan daha fazla baharat olan içeceği içtikten sonra Balkın Nine konuşmaya başladı:
_ Bakın güzel kızlarım. Evinize dönmek istediğinizi anlıyorum, size bu konuda yardım edeceğim. Bu iş biraz zor olsa da imkânsız değil.
_ Peki bu işin zor kısmı nedir ben pek anlayamadım da!
_Sizin buradan tek kurtuluşunuz o kitabın son sayfalarına resmedilmiş olan sihirli asa. Bakışlarını ikimizin arasında tepkimizi ölçmek ister gibi gezdirdi.
_ Orada öyle bir resim var değil mi?
Başımızı onaylar anlamda aşağı yukarı doğru sağlayınca dudakları genişçe kıvrıldı ve bize güzel bir gülüş sundu.
“Biliyordum” dedi kendi kendine. Sonra dikkatini bize verdi ve konuşmaya devam etti:
_O asa, sizin boyutlar arası yolculuk yapmanızı sağlayacak ancak asıl mesele asada değil. Asıl mesele asayı almakta! Devamı var...
Yorum yazarak YeniSöke Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan YeniSöke Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler YeniSöke Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı YeniSöke Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak YeniSöke Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan YeniSöke Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler YeniSöke Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı YeniSöke Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.