Geçtiğimiz hafta işyerime giderken, çöp kutularının yanına bir bağ kitap bırakmışlardı. Kitapları görünce dayanamadım yerden alarak, dükkana getirdim. İçlerinde işe yarayanlar oluyor. Bende o işe yarayanları ihtiyacı olupta para ile alamayan öğrencilere veriyorum. Onları öyle değerlendiren birçok çocuk vardır. Kitapların bağını çözüp, incelerken şaşırıp kaldım. Şaşkınlığım şundandı; önce çöpe bırakılan kitapları tanıyalım.
Kitapları çöpe atan çocuğun adı da var, ama ben çocuk rencide olmasın diye buradan adını vermiyorum. Öyle ufak sınıf öğrencisi de değil. Lise 10. Sınıf öğrencisi genç bir kızımız. Lise 10. Sınıfta okumuş olan bir öğrenciye ait olan bu kitaplar, çok temiz kullanılmış ve kirletilip yıpratılmamış. İstense daha birkaç yıl okutulabilir. Bu sene 10. Sınıfa gidecek olan öğrencilere yararlı olacak özellikteler. Kitapların hepsi, “Yeni müfredata uyumlu” hazırlanmışlar. Tanımanız için birkaç tanesinin adlarını yazıyorum;
1-10. Sınıf Matematik Soru Bankası.,
2-10. Sınıf Fizik Soru Bankası.
3-10. Sınıf konu özetli Fizik soru bankası.
4 -10. Sınıf Tekrar Testleri 1, 2, 3. Cilt.
5 -10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 1. 2. ve 3. Fasikülleri.
6 -10. Sınıf kazanım Tarama Föyleri sıra ile yedi föyden oluşuyor.
Bunları bugün almaya kalksanız bir yığın para. Yine bugün bu kitapları alacak gücü olmayan çocuklarımız da var. Ben diyorum ki bu değerli materyalları çöpe atacağımıza okul idaresine teslim ederek ihtiyacı olan çocuklara veremez miyiz? Bu çöpe atılan kitaplar arasında okullara ücretsiz olarak verilen ders ve yardımcı kitaplar da var. Bazı kağıt toplayan hurdacılar bunlardan çok güzel paralar kazanıyorlar. Onlara sözüm yok. Emek veriyorlar, topluyorlar ve satıyorlar.
Benim sözüm okul yöneticilerine ve öğretmenlerinedir. Bu kitapları sene başında öğrencilerden geri toplayarak, değerlendirmek üzere hurda kağıt satın alan firmalara para ile satamaz mısınız? Elbette satarak paraya çevirir ve elde edilen paralarla sınıflara kalıcı eserler olan küre, haritalar ve fen araç ve gereçleri alabilirsiniz. Hani öyle özverili öğretmen ve yöneticilerimiz?
Bunları geçelim, mesajı alan almıştır, almayan için ise davul zurna çalarak ilan etsen neye yarar?
Benim asıl üzerinde durmam gereken başka kitaplar konusu daha var. Esas bu kitaplar önemlidir ve üzerlerinde durmaya değer konulardır:
Onlar da, eski ve tarihi değeri olan antik kitaplardır. Bu kitaplar eski diye evdeki kitaplık raflarında yakışmıyor, çirkin duruyor diye ev hanımları tarafından ya çöplere atılıyor, yada evlerden hurda eşya alan hurdacılara veriliyor. Bu yazdıklarım yalan veya hayal ürünü değil bir gerçektir. yaşadığım için yazıyorum. Bunlar arasında, oysa öyle değerli kitaplar var ki bu kitaplar bizim kültür varlıklarımızın ana kaynakları ve baş yapıtlarıdırlar. Böyle değerli kitapları çöpe atacak veya hurdacıya vereceğimize en yakınımızda bulunan bir kütüphaneye götürüp bağış yaparak yetkiliye teslim edin ve kayıt yapıldığına dairde bir tesellüm belgesi alın. Kütüphaneler bu kitapları inceler, sanat ve edebiyat kültür bakımından değerli olanları ayırarak üst makamlara, Kütüphaneler Genel Müdürlüğüne göndererek ulusal kültürümüze katkı sağlarlar. Sizin de bu değerli hizmette bir emeğiniz ve katkınız sağlanmış olur. Başımdan geçen ve yaşadığım bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Çocukluğumdan beri eski yazıyla yazılmış olan kitaplar hep ilgimi çekmiş ve halada çekmektedir. Rahmetli dedem Müderris Emrullah Hocadan bize çok güzel bir köy evi ile birkaç sandık eski yazıyla yazılmış kitap miras kaldı. Babam çocuk yaşta iken, dedem ölünce babam ancak ilkokulu okumuş, daha sonrasını okuyamamıştı. Büyük annem ise bu kitaplardan Türkçe olanlarını okuyor, anlıyor ve bize anlatıyordu. Farsça ve Arapça olanları ise okuyor ama çözemiyordu. Rahmetli, kardeşlerim içinde en çok beni seviyor ve hep şunu bana hatırlatıyordu:
-Oğlum, büyüdüğünde oku ve dedenden kalan bu kültür armağanlarını oku da tutsak olmakdan kurtar, diyordu. Ne yazık ki ben çağın havasına uyarak, eski yazı okuyamadım ama Osmanlıcayı kendi çabalarımla Prof. Faruk Timurtaş Hoca’nın Osmanlıca Ders kitabından ve yine Değerli Prof. Fahir İz hocadan özel dersler alarak okumasını öğrendim ama bu kitapları okuyup anlamam da yeterli olmadı ve bu kerre Prof. Muharrem Ergin hocanın yine Osmanlıca Ders kitabından ve özel derslerinden faydalanarak, Osmanlıca okumayı öğrendim ama ne yazık ki bu okumalar dedemden kalan kitapları okuyup ta anlamama yardımcı ve yeterli olmadı. Bu nedenle eski yazı ile yazılmış olan kitaplar hep benim ilgimi çekmiş ve halada çekmektedir.
Bir gün bir hurdacının tezgahında eski yazı ile yazılmış bir kitap gördüm. Ona bu kitabı ne yapacaksın, diye sorduğumda bana hurdacıya kilo ile satıyorum. Ona 20 lira versem bana satarmısın deyince adam sevindi ve kitabı tezgahtan alarak elime tutuşturdu. Bende parayı verdikten sonra kitabı incelemeye başladım. İşte kitap:
Kitap, Ankara da Türk Tarih Kurumu Basımevinde -1956 yılında basılmış. Kitap T.D.K.’nun Tıpkı basımlar dizisinin 35.kitabı olarak yer alıyor. Kitabı eski Aydın Millet vekillerinden olan aslı Rodoslu olan Türk Dil Kurumunun o yıllardaki Genel Yazmanı olan rahmetli Agah Sırrı Levent bastırmış. Kitap orjinalina uygun basılmış. Her nasıl olmuşsa Söke’ye de bir adet gelmiş.
Kitabın orijinal adı “NEHCÜ-L FERADİS” Metinin aslı elyazması metin orjinaline uygun eski yazı ile tıpkı basım. Metni okuyup, ÇÖZMEM benim için imkansız. Çok şükür ki önsözü JANOS ECKANN TÜRKÇE OLARAK YAZMIŞ. Sadece önsözü tam olarak 14 sayfa A4 boyutunda. Yazıldığı tarih 14 Mayıs 1956. Kitapta aynı tarihte yayınlanmış.
Kitap eski yazıyla yazılmış olmasına rağmen içindekiler bölümünde Türkçe olarak şu başlıkları özet olarak verilmiş:
1-Birinci Bap: Peygamberin Faziletleri.
2-İkinci Bap: Hülafa-ı Raşidin ve Ehl-i Beyt, Dört İmam.
3-Üçüncü Bap: Allah’a yaklaştıran İyi Ameller.
NEHCÜ-L FERADİS’İN Türkçe anlamı =CENNETLERİN AÇIK YOLU. İlk yazıldığı tarih 26 Mart -1360. Yeni Cami nüshasında ne müellif adı, ne yazılış yeri, nede yılı zikredilmemiştir. Hatimedeki kayda göre eseri istinsah eden Muhammed b. Hüsrev el – Harzemi işini müellifin ölümünden dört gün sonra yani 26 mart -1360 tarihinde tamamlamıştır.
Bu eser ilk defa Ahmed Zeki Velidi Togan tarafından keşf edilmiş ve Harzemde yazılmış eski Türkçe eserler adıyla tanıtılmıştır. Toganın düşüncelerine geniş ölçüde iştirak eden Prof. Fuat Köprülü, Türk Edebiyatı Tarihi adlı ünlü eserinde Mahmud b. Ali yi es-sarayi yi eserin müellifi olarak ancak) şimdilik kabul ettiği halde, Çağatay Edebiyatı –İslam Ansiklopedisi ilgili maddesinde kesin olarak müellifin Harzım civarında Kerder kasabasına mensup olup, sonradan Saray şehrine hicret eden ve 761 (1360)’da ölen Mahmud b. Ali adlı birisinin olduğunu yazmaktadır. Bu eserin başka nüshaları da bulunmuştur. Önsözde bu konulara geniş boyutlarla yer verilmiştir.
Milletçe kitaplara neden bu kadar düşmanız, işte benim anlamadığım nokta budur.
Yorum yazarak YeniSöke Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan YeniSöke Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler YeniSöke Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı YeniSöke Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak YeniSöke Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan YeniSöke Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler YeniSöke Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı YeniSöke Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.