Devam
Geceleri kaymakam “ Söke’de karartmaya uymayan ev var mı, nerede?” diye bana soruyor. Tabii tepedeki okulun üst katından o günkü Söke’nin tamamını görebiliyorum. Yine o gün öğrendim ki Orman Dairesinin Gümüş Dağında bulunan yangın gözetleme kulesindeki görevli telsizden Rumların Beşparmak’ta sıkıştırıldığını dinlemiş, duymuş. Bunu Söke’ye bildirmiş. Meğerse bizi sokaklara döken sebep oymuş. Bizim sokakta görebildiğim, bilebildiğim o kadardı. Meğerse daha çok kötü durumlar ortaya çıkmış. Bütün ahali, traktörlerle, at arababalırya ve çoğu da yaya olarak kuzeye Kuşadası’na doğru yola çıkmış. Diyorlar ki “Eğer bir yunan uçağı şöyle alçaktan gelip de yol boyunu tarasaydı binlerce insan ölürdü...”
O günlerde bir ders sırasında bir askerî helikopter okulun bahçesine indi. Yetiştim, hastaneyi sordular. Hastaneyi gösterdim. İnemeyeceklerini söylediler ve gittiler.
O olaydan iki gün sonra idi gün Uzunçarşı’dan geçiyordum. Yine aynı bekçi, yolda park eden araç sürücülerine “Hemşerim çek arabanı, az sonra teyyare geçecek.” Şaşırdım. Sürücüler de şaşırıyor ve adamın suratına yahu bu adam aklını mı oynattı. Acaba bekçi kılığında meczup biri mi diye şüpheyle bakıyorlar. Sonradan anladık ki iki gün önce helikopterin taşıdığı hasta bir pilotmuş. Pilot Adalar Denizindeki Yunan uçaklarının saldırısını savuştururken benzini bitmiş ve Atburgazı’nda bir tarlaya iniş yapmış. O uçağın kanatlarını sökmüşler ve gövdesini bir tırla götüreceklermiş. Bu yüzden Söke ana ulaşım yollarını boşalttırıyorlarmış. Aynı zamanda caddede karşıya geçen alçak teller kesilmiş, elektrikler devre dışı bırakılmış... O zamanlar Söke’nin çevre yolu yoktu. Milas, Bodrum bağlantısı Albayrak Caddesi ile Uzun Çarşı’dan sağlanıyordu.
***
Bu arada yetmişli yılların sonlarına doğru, sağ-sol kavgasının öğretmenlerden öğrencilere sirayet etmişti. Öğretmenlerin sınıfta görüşlerini yansıtmamaları gerektiğini sık sık dile getirdim. Bir ara Türkçe zümresi ile sosyal bilgiler zümresinin görüşleri ile sınıflara günlük gazete getirilmesi, öğrencilerin günlük olaylardan haberdar olmaları gerektiği bir tarafın öğretmenlerince önerildi. Benim dâhil olduğum grup karşı çıktı. Ben ise o doğrultuda savunmada bulundum. Ve sınıflara öğretmenlerce gazete getirilerek ilk beş dakikanın gazete haber ve makalelerinin okunması kararlaştırıldı. Bizim bu kararı aldığımızın ertesi gün veya bir iki gün daha sonra bir öğretmen derneğinin yöneticisi bizim okulu ziyarete gelmiş. Ben de her sabah iki ayrı görüşte gazete satın alır okur ve öğretmen odasına bırakırdım. Bu öğretmen kendi görüşü dışındaki gazeteyi öğretmen odasında görünce müdüre çıkışmış. “Nasıl olur da bu gazete o müdürün okulunda öğretmen odasına kadar girer”miş? Ve aynı gün müdür tarafından okula hiçbir gazete getirilmemesi kararı tebliğ edildi.
Derken 12 Eylül oldu. Her şey kaldığı yerde bitti.
Ben karşı grubu iyi tanımak için onların okudukları veya okumaları gereken kitapların hepsini okur, zaman zaman oradan bazı konuları anlamamış gibi en hızlılarına sorardım. Ama adam, savunduğu fikrin doktrininden bîhaber çıkardı. Bu yüzden benimle ideolojik bir tartışmaya giremezlerdi. Şaştığım konu, ne Marks’ı, ne Polizer’i, ne Engels’i, Hegel’i ne de uygulayıcıları olan Lenin’den, Mao’dan haberdardılar. Varları yokları burjuva, faşist, komprador yaftalarını yapıştırmak. Eğer sahip oldukları fikrin özünü kavrasalar tepede birleşebileceğimiz bazı görüşler olabilirdi. Ama nafile, moda gibi bir görüş peşindeydiler. Hatta bazıları zengin olamadıkları için zengin düşmanı idiler. Ben de haksız kazancın ve zenginliğin karşısındaydım. Adamlara haklı kazanç ve namuslu zenginliği izah etmek mümkün olmuyordu.
Bu arada Söke’de mevcut bulunan Milliyetçi Öğretmenler Derneğine üye oldum. Yönetime girdim. Ve bu derneğin adının değiştirilmesi ve federasyondan ayrılarak Ülkü-Bir şubesi olarak faaliyet göstermesi için çalıştım. Ve Halil Akçakaya, Veysel Eroğlu ile uğraştık, başardık. Söke’de oldukça yüksek sayıda üye kaydettik. Bu arada eşimin akrabaları olan Sazak’lardan ‘Biraz geri durmam, ön plana çıkmamam’ hususunda uyarı geldi. Yönetimlerden çekilerek sadece üye olarak kaldım.
Öğretmenler Günü Programında Sunuculuk Yapıyorum
İlk öğretmenler günü benim için özel bir anlam taşıyor. İlçe çapında yapılacak olan bu öğretmenler günü için bana sunuculuk görevi verilmiş. Öğretmen ve öğretmenlik üzerine bir metin hazırladım ve bunu başta sundum.
BEN ÖĞRETMENİM
Sizlerin karşısında sizin adınıza diyorum ki ben öğretmenim; bir öğretmen nasıl olması gerekirse öyle olmaya çalışan….
Devam edecek
Yorum yazarak YeniSöke Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan YeniSöke Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler YeniSöke Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı YeniSöke Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak YeniSöke Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan YeniSöke Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler YeniSöke Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı YeniSöke Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.