Aziz sohbetdaşlarım, İnsanlık tarihinde Nebimiz Hz. Muhammed aleyhisselama kadar gelip geçen Peygamberlerin kendilerine kaç yaşında Risalet verildiğini ve kaç yıl sürdüğünü bilmiyoruz. Kur’an-ı Kerimde adlarıyla bahsedilen peygamberlerin bir çoğunun yaşadığı olaylardan örnekler veriliyor ve hepsinin Nebi ve Resül oldukları bildiriliyor. Kendilerine vahyedilen İlâhi Kelâmların Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’an olarak 4 kitaptan bahsediliyor. Ancak, kayda geçmiş ve korunmuş olarak zamanımıza güvenilir kaynak Kur’an’dan başka yok. Her ne kadar İncil’i ve Tevrat’ı sahiplenenler böyle bir iddiada bulunsalar da ıspat edecek delilleri yok. Çünkü, kendilerine vahyedilen peygamberler bu kitapları bir yere kaydettiklerini söylemiyorlar ve böyle delil olacak bir tebligatları yok. Ama Kur’an-ın ifadesiyle çelişmeyenler ilâhi vahiy özelliğine sahip olabilirler. Bu konuda cedelleşmeye gerek yok, Kur’an Allah’ın emriyle, Nebimiz Hz. Muhammed Efendimiz tarafından tayin ettiği kâtiplerle harfiyyen kayda geçirilmiştir. Ayrıca, hafızaya sahabeler tarafından da alınmış ve bu gelenek zamanımıza kadar gelmiş ve devam da etmektedir. Yani, bazılarının dediği eksiltmek, çoğaltmak ve değiştirmek söz konusu değildir ve olması da imkânsızdır. Çünkü, hem kitaplara kaydolmuş ve hem de kafalara nakşolmuştur. Yüce Allah, onu biz indirdik ve koruyucusu da biziz diyor ve bu hakikati Kur’an-ın da Ayeti kerimesiyle kesinleştiriyor. Bu nedenle karşıt iddialar geçersizdir ve yalandır, hiçbir mesnedi ve dayanağı yoktur. Evet, bir insanın, ailenin, milletin ve devletin rüştüne ermesi kendisini ıspat etmesi için 23 yıllık bir sürece ihtiyacı vardır. İsteyen tartışabilir, ama ben böyle inanıyorum. Tekrar tekrar okuyup düşündüğün Kur’an-ı Kerim bende bu kanaatı oluşturdu. Meselâ, Kur’an-ın ilk nazil olan suresi Alâk ve okumayla başlıyor, ikinci suresi Kalem de yazmak ve öğrenmekle devam ediyor. Demek ki insanın ilk işi, görevi yapması gereken tahsil, Eğitim ve öğretim/okumak, hayata iman bilinciyle hazırlanmaktır. Yeteneğine göre zekâsı ve becerileriyle, içinde yaşadığı toplumun gelenek ve görenekleriyle sosyalleşmeyi de beraberinde götürerek toplumun bir ferdi olmaktır. Onun için Kur’an-ı bir hayat kitabı ve yaşam kılavuzu diyoruz. İkinci merhale aile, nikahla tescillenen bir erkekle bir kadınla başlayan ve çocuklarla genişleyen ve hepsinin kendine göre sorumlulukları olan bir toplum. Bu konuyla ilgili genel manada bilgiler içeren iki sure vardır Nisa ve Lokman. Bu sureler de aile fertlerinin görevleri temel ilkelerle belirlenirken başka surelerde de bilgilendirilmeler vardır. Toplum ilişkileri, millet olma özellikleriyle, devlet oluşumunun nitelikleri Kur’an-ın surelerine serpiştirilmiştir. İslâm devleti diye bir kavram Kur’an da geçmez, ama müslümanları kendilerinden olan devlet idarecilerine itaati topluma şart koşuyor. Bu konuda sonuç olarak Kur’an, kişi, aile, toplum, millet ve devlet olarak rüştüne ermekte temel ilkelerle beraber, birçok detaylar da veriyor. Ancak, tek düze, monoton bir ömürboyu yaşam şekli olmadığı gibi, Kur’a-ı Kerim de tek düze, monoton ve statik bir kitap değildir. Nasıl ki, bir insan ömrünün anarahmi, bebeklik, çocukluk, gençlik, ergenlik, ortayaşlılık-olgunluk, yaşlılık ve ihtiyarlık gibi dönemleri varsa, Kur’an da bütün bunlara yönelik bilgilendirici ayetleri olduğu gibi, uyarıcı, korkutucu, cezalandırıcı, ferahlatıcı, müjdeleyici ve ödüllendirici ayetleri de vardır. Bunlar çeşitli ifadelerle Kur’an-ın içinde yer alıp serpiştirilmiştir. Nasıl ki, hayatın içinde seviçli, neşeli, huzur ve mutluluk verici saatler, günler aylar ve yıllar varsa, bunların tam tersi, sıkıntılı, çileli, ızdıraplı, acılı işkenceli günleri de vardır. Hatta bunlar hayatın içinde iç-içe geçmiş bir şekilde tezahür edip yaşanmaktadır. Yani bir talimatname şeklinde sıraya bir cetvel gibi dizilmiş, örneğin şimdi bu hareketi bir saat yapacaksın, sonra şu hareketi ve şu şu hareketlerle devam edeceksin anlamında değil. Çünkü, hayat böyle devam etmiyor, gayet sıhhatli bir hâlde yürürken, ayağın bir şeye takılır, burkulur veya çıkar, acıdan kıvrılısın. İşin kesat gider malın elde kalmış üzüntülüsün, bir arkadaşın gelir senin ürününe müşteri var şu fiyatı veriyor der, fiyatı da güzel görürsün, birden üzüntün sevince gark olur. Yani, hayatın içinde Kur’an-ı bir bütün olarak göreceksin. Ancak, böyle görmen için de Kur’an-ı anlayarak okuyacak ve düşünerek bir iman bilinciyle gönülden uygulayacaksın. Kur’an atmosferinde sağlıklı yaşamlar dileğiyle esen kalınız, aziz sohbetdaşlarım.
Makale Yazısı-
Yorum yazarak YeniSöke Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan YeniSöke Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler YeniSöke Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı YeniSöke Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak YeniSöke Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan YeniSöke Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler YeniSöke Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı YeniSöke Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.