Bugün 12 Ocak 2021 Salı, dışarıda şahane bir hava var. Tepemizde, güneş, ısıtmıyor desem yalan olur. Çok hafiften de bir rüzgâr esiyor meltem gibi. İnanıyormusunuz? Üşütmüyor ve hoş bir serinlik veriyor. Balkona çıkınca bunu gördüm, yaşadım ve çok hoşuma gitti. Bunu da iki aziz dostum beni ziyarete gelmişlerdi, onların telefon haberleşmesiyle kısa bir sohbet yapmamıza vesile olmasına borçluyum. Tabi, ben balkonda, dostlarım da sokak ve bahçe duvarının kenarında, sohbete başladık. Mâlûm, virüs salgını dolayısıyla tedbirliyiz aldık, o eskiyi özlem duygusuyla hâl-hatır yaptık. Bu hoş, temiz ve açık havanın tadını çıkardık. Ama, hani derler ya “tadı damağımda kaldı” aynen onun gibi bir hasret ve özlem iştiyakı içinde geçti sohbetimiz. Dostlarla, bu hoş ve samimi havanın şevki ve daha iyi günlerde buluşma ümidiyle Allah’tan sağlıklı dileklerde bulunduk ve karşılıklı tebessümlerle ne yazık ki ayrılmak zorunda kaldık. Arkadaşlığın samimi ve sıcak havasıyla birbirimizden ayrılıp uzaklaşırken hoşça kal sözcükleriyle el sallayıp bu güzelliği bize bahşeden Yüce Allah’a hamdettik. Ha bu arada birde, bu kısıtlama günlerini kitap okuyarak değerlendirdiğimizden sohbetimiz de biraz da kitaplardan konuştuk ve dostumun birine yakın tarihle ilgili iki kitap verdim okuması için. Diğer dostum da yeni aldığı kitaptan biraz bahsetti ve dediğim gibi sohbeti tadında bıraktık. Onlar arabasıyla giderlerken ben de saatime baktım, biz yaşlıların sokağa çıkma süresinin bitmesine bir saat var. Ben de, artık bu fırsatı kaçmaz deyip değerlendirmek için hemen hazırlığımı yapıp sokağa çıktım ve plânladığım yürüyüşe başladım.
Yürüyecek olduğum güzergâh inişli-yokuşlu, olsun, yollar güzel. Çevre son yağmurlarla yemyeşil, otlar boy atmamış ama canlı, eğer yağışlar devam eder hava da böyle giderse çevredeki yeşillik ve otlar daha bir büyür ve gürbüzleşir. Ancak, kış böylemi olmalı derseniz, elbetteki hayır, yağmurlara evet de, havanın bu baharı andıran mülâyimliği ve yağışların azlığı ilerisi için kuraklık endişelerini arttırıyor. İnşallah bol ve bereketli yağmurlarla kışın özelliği de kendisini gösterir. Evet, baharı andıran bu güneşli ve tatlı serinlikli açık ve güzel havada yürüyüşümü sürdürüyorum. Sokaklar kalabalık olmasa da maskeli ve maskesiz gezinen insanlar görüyorum. Bu güzel ve hoş havanın keyfini kediler ve köpeklerde koşarak ve oynaşarak geçiriyorlar. Bazen gördükleri küçük çocuklara doğru oynamak için koşuyorlar, ama çocuklar bunu anlayamadığından çığlığı basıyor ve köpekler de kaçıyorlar. Tabi, eli bastonlu beni gördüklerinde ise pek hoşlarına gitmiyor, ama manalı manalı bakıyorlar ve benden çekindiklerini anlıyorum. Gerçi, elimdeki bastonumu takmayanları da var, yattığı yerde bastonumun sesini duyunca bazısı başını kaldırırken, kimisi de sadece gözlerini açıp bakıyor ve hiç istifini bozmuyorlar. Neyse, herkes ve her şey kendi dünyasını yaşıyor. Bende kendi dünyamda ilerlemiş yaşıma rağmen sağlıklı kalabilmek için yürüyüşümü sürdürüyor, yorulduğumda biraz dinlenip devam ettiriyorum. Saatime baktım 15 dakikalık bir sürem kalmış, çok ta yoruldum, apartmanın bahçe duvarının köşesine ilişip son dinlenme molasındayım. Bir aydır sokağa çıkmamıştım, iyi oldu.
Bastonuma dayanmış önüme bakıyordum, dikkatimi çekti hemen önümde avuç içi kadar bir yerde yeşillik var. Aman Allah’ım ne müthiş bir manzara, akla ziyan, tefekküre pür nihan, hikmeti ilâhi açısından nuru efşan bir mekân. Ne oldu, ne var mı diyorsunuz? Ne yok ki! O avuç içi kadar yerde 8-10 çeşit ot var. Hardal, gelincik, ebegümeci, üçünün adlarını bilmiyorum, biri var ki, o daraşmalıkta ucunu göstermiş bir ok gibi güneşi arıyor. O bu arayışını sürdürürken, hepsine meydan okurcasına bir tanesi içlerinden yukarı azametiyle fırlamış çıkmış, hepsine tepeden bakıyor. Arap ülkelerindeki camilerin minarelerini andırır gövdesi bir sütun gibi yükselirken en üstündeki şerefesi, külâhını giymiş Derviş misâlini andırır. Bu bir mantar, âdeta özgürlüğünü ilân ediyor. Ama, hiç birinin hakkını yememek ve teslim etmek gerekir. Bu daracık yerde hepsi mücadele veriyor, kendi türünü koruyup yaşatmak için, hiç biri diğerinden bir şey çalmaya, merak edip almaya, yalvarıp yakarmaya veya zarar vermeye çalışmıyor. Hani kendi benliğini unutan, kültürünü yana atan, ahlâkına yan bakan ve her şeyde küreselleşmeye can atanlar varya, bu manzaradan ibret alıp ders çıkarmaları lâzım. Avuç içi kadar yerde 8-10 tür bitki var yaşamını sürdürme mücadelesi veriyorlar. Belki, ayakaltı olması dolayısıyla, ürün vermelerine fırsat verilmeyecek, nesillerini sürdürmek için imkânları ve ömürleri yetmeyecek. Ama, onlar yaşam mücadelelerini sürdüreceklerdir. Benim de sokak iznim sona erdi, artık evime girip, bu günkü gündemi burada noktalayalım diyorum. Evet, tedbirleri terk etmeyip, sağlıkla koronasız günlere ulaşma ümidiyle hoşça kalınız.
Yorum yazarak YeniSöke Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan YeniSöke Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler YeniSöke Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı YeniSöke Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak YeniSöke Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan YeniSöke Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler YeniSöke Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı YeniSöke Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.