Sevgili dostlar, bir işte bir kişi birilerine faydalı olmak istiyorsa, önce o işi çok iyi, çok doğru ve çok güzel bilmesi gerekir. Yoksa, faydalı olayım derken zararlı olur. Bu işin vasfına, önemine ve özelliğine göre, zararın da önemli farklılıkları olabilir. Ayrıca buna da dikkat etmek gerekir. Mesela, birkaç yıldır Kur’an meali çalışmalarını okuyorum. 15-20 dolayından farklı kişinin Kur’an mealini okudum. Öyle bir Uzman gözüyle olmasa da, bazı eksik, hata ve gereksiz ilâveler gördüm. Bunların neden yapıldığını anlayamadım. Bu kişiler meal çalışmalarını yaparlarken kitapların da, bu işin çok zor olduğunu ve çok titiz çalışma gerektirdiğini ifade ediyorlar. Ama gariptir, ortaya çıkardıkları çalışmaları alıp okuyunca gördüm ki, daha önce söylediklerine sadık kalmamışlar. Çok titiz ve çok dikkatli çalışmamışlar.
Zikrettiğim yolu aynen izlemişler. Aralarında hiç bir fark yok. Düşünüyorum da, bir benzerini daha yazacağınıza göre, o iddialı sözleri neden ettiniz? Farklı bir isim altında olması kime ne yarar sağlayacak? Tabi sizin bir dünyevi hesabınız yoksa! Çünkü ifade ettiğim gibi yazılan meallerde birbirinizden farkınız yok. Son zaman bazı istisnalar görmeye başladık ama azınlıkta kalıyorlar. Ha ayni yolu izleyenler diyorlar ki, sen göremiyorsun, elbette farkımız var. Hayır, o farkları ben zikrettiğim gibi ek ve ilâve farklar olarak gördüm ve gereksiz buldum. Daha açıkçası taraftarlara hitap eder ve onlar için bir hizmet olduğunun kanaatine vardım. Ayni çizgiden gidilmiş bir şartlanmışlık içinde kalıp ayetlerin lâfızları/kelimeleri üzerinde durup düşünülmemiş ve ön kabullerle yapılmış mealler olduğuna inanıyorum. Aziz dostlar, zamanımızda bazı ana-babalar vardır toplumda görüyorsunuz. Bir veya iki çocukları vardır, maddi açıdan onların üzerine titrerler. Yime-içme, giyim-kuşam ve tahsiller için her şeylerini onlara harcarlar. Neden böyle yapıyorsunuz dediğinizde “Biz onlar için yaşıyoruz” derler. İyi ama, sizin topluma karşı da bir sorumluluklarınız var onlar ne olacak? Her şeyinizi çocuklarınızın dünyasını mamur etmek için kullandınız, hayatınızı onlara vakfettiniz, harcadınız. Yarın ahrette dünya hayatının hesabı sorulduğunda, biz çocuklarımız için yaşadık, bizim kendimize ait bir hayatımız olmadı deyip kurtulacakmısınız? Böyle bir kurtuluş metodu nerede var? Sonrasının kesin sonucunun yüzdeyüz iyi ve hayırlı olacağını bilmediğin hâlde, her şeyini oraya vakfetmek doğru bir hareket midir? Elbette üzerine düşen ebeveynlik görevini gerektiği gibi yapacaksın, ama her şeyini bu dünya adına harcayarak değil. Evet, biz onlar için yaşıyoruz anlayışına kurban olmak gibi bir lüksü kimsenin olmaması gerekir. Çünkü, her kişinin-kişilik sorumlulukları var yerine getirmesi gereken, onları ifa edecek ve hesabını, kitabını bilecek ve ona göre de kendisine bir yaşam stratejisi çizecektir. Eline aldığı işi kurallarına ve amacına uygun yapacaktır. Ne kendisinin ve ne de sadece çocuklarının dünyasına hayatını harcamayacaktır.
Değerli dostlar, şimdi bu minval üzere konumuza dönersek, Kur’an meallerinde çok azı müstesna, genelde birbirlerinden farkları yok. Mesela, ayetlerde bazı kelimelerin anlamları verilmemiş, o kelimenin yerine bir başka kelime konmuş, örnek olarak çok yerde güneş sistemimizin çöküşü ile ilgili “Son saat” ifadesi yerine “Kıyamet” kelimesi konmuş. Oysa, kıyamet son saatten sonraki olaydır *Ayağa kalk* anlamındadır. Son saat ise, kıyametten önce depremle başlayıp, dünyanın, güneşin, ayın, yıldızların tarumar olması ve sistemin çökmesidir. Bu muazzam ve müthiş olaydan sonra Yüce Allah yeni bir sistem kuracak, yani bu sistemi yıkıp yenileyecek ve o sistemde yeniden dirilip ayağa kalkacağız “Kıyam edeceğiz” ve orada yeni bir hayat başlayacaktır. Bir başka yanlış da Allah’ın Kur’an da kullanmadığı bir kelime Habibim (sevdiğim) kelimesini kullanmak. Meselâ bazı ayetlere, Ey habibim diye başlamak. Kur’an da böyle bir ifade, yani ayet başlangıcı yok. Bir üçüncü yanlış da farsça Peygamber kelimesini kullanmak. Mealler de bu kelime Nebi ve Resul yerine kullanılıyor. Nebi ve Resul ayrı ayrı anlamları, özellikleri, önemi ve amaçları olan kelimelerdir. Peygamber kelimesi Kur’anda geçmiyor ve o iki kelime olan Nebi ve Resul kelimelerini kapsamıyor. Çünkü, Peygamber kelimesinin tek anlamı var, Türkçe Elçi demek. Ama, Rabbimiz Nebi ve Resul kelimelerinin ikisini de Kur’anda kullanıyor. Tabi, farklı anlamlar yükleyerek. Meselâ, Resul kelimesinin geçtiği yerde vahyi tebliğ görevi var ve bu görevle ilgili Resule kesin itaat var. Lâkin, Nebi kelimesinin geçtiğinde vahiy tebliğ görevi geçmiyor ve Nebiye itaat edin emri de yok. İnşallah haftaya kaldığımız yerden devam etme niyetiyle şimdilik hoşça ve dostça kalınız. LEBİD
Yorum yazarak YeniSöke Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan YeniSöke Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler YeniSöke Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı YeniSöke Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak YeniSöke Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan YeniSöke Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler YeniSöke Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı YeniSöke Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.